“Can Çıkmayınca Huy Çıkmaz” Ne demek ?
“Can çıkmayınca huy çıkmaz” atasözü, insanların karakterlerinin ve alışkanlıklarının kolay kolay değişmeyeceğini anlatır. Bir kişinin huyu yani karakter yapısı, yaşamı boyunca onunla birlikte olur. Bu nedenle bir kişi yıllar geçse de, yaşlansa da ya da birçok olay yaşasa da, temel davranış biçimleri genellikle aynı kalır. İyi huylar da kötü huylar da kolay kolay terk edilmez. Bu atasözü, insanlara değişimin zor olduğunu anlatırken, bir yandan da sabırlı olmayı ve insanları olduğu gibi kabul etmeyi öğütler. İşte Can çıkmayınca huy çıkmaz atasözü ile ilgili bir hikaye veriyoruz. Hikaye adı Rüzgarla Yarışan Eşek.. Tamamını okuyup özet çıkarabilirsiniz.
Rüzgârla Yarışan Eşek hikayesi
Bir varmış bir yokmuş… Uzak mı uzak, yemyeşil ormanların, serin derelerin ve çiçeklerle kaplı yamaçların arasında, minicik bir köy varmış. Bu köyde insanlar huzur içinde yaşar, birbirlerine yardım eder, her gün gülümsemeyi ihmal etmezlermiş. Ama ne var ki, bu güzel köyde tek bir dert varmış: Her sabah güneş doğarken, köyün kenarındaki ahırdan yükselen kocaman bir anırma sesi, herkesi yerinden sıçratırmış.
Bu sesin sahibi, gri tüylü, iri kulaklı, sevimli mi sevimli bir eşekmiş. Adı da Mırnav’mış. Mırnav her sabah daha güneş yüzünü gösterir göstermez öyle bir bağırırmış ki, insanlar yataktan düşer, çocuklar korkudan yorganın altına saklanır, tavuklar yumurtlamayı unuturmuş.
Köylüler defalarca birbirlerine sormuş:
— Bu Mırnav neden her sabah bu kadar bağırıyor acaba?
Kimisi demiş ki uykusundan memnun değil, kimisi demiş sabahları yalnız hissediyor. Ama kimse tam olarak nedenini bilememiş. En sonunda, köyün en bilge kişisi olan Dede Kâmil devreye girmiş.
— Her huyun bir sebebi vardır, demiş. Gelin konuşarak anlayalım şu eşeği.
Ertesi gün sabah olmadan, Dede Kâmil ve birkaç çocuk ahıra gitmiş. Mırnav uyanmış ama henüz bağırmamış. Dede Kâmil yumuşak bir sesle sormuş:
— Sevgili Mırnav, bize yardım eder misin? Her sabah neden bu kadar yüksek sesle anırıyorsun?
Mırnav gözlerini ovuşturmuş gibi başını sallamış ve biraz utanarak cevap vermiş:
— Sabahları çok heyecanlanıyorum! Yeni bir gün başlıyor, kuşlar ötüyor, çimenler kokuyor. İçim kıpır kıpır oluyor, dayanamayıp bağırıyorum!
Çocuklar gülüşmüş. Dede Kâmil ise başını sallayarak gülümsemiş:
— Bu ne güzel bir heyecan! Ama köylüler de uykusuz kalıyor. Biraz sessiz olabilir misin?
Mırnav üzülerek başını eğmiş:
— Deneyeceğim, söz veriyorum…
Ertesi sabah güneş doğmuş ama Mırnav’dan ses çıkmamış. Köylüler büyük bir sevinçle kahvaltılarını etmiş, çocuklar okula geç kalmamış, tavuklar bile huzur içinde yumurtlamış. Herkes mutluymuş.
Fakat mutluluk uzun sürmemiş… Üçüncü sabah, Mırnav yine sabahın ilk ışığıyla birlikte başlamış anırmaya. Hem de eskisinden daha güçlü bir sesle!
— Aaaaaanh! Aaaaaanh!
Köyde herkes gözlerini ovuşturarak pencerelere fırlamış.
— Yine mi Mırnav?
Köy meydanında toplanan köylüler ne yapacaklarını şaşırmış. Dede Kâmil yine araya girip sakinleştirmiş herkesi:
— Can çıkmayınca huy çıkmaz, evlatlarım… Mırnav bu huyla doğmuş, onu değiştirmeye çalışmak yerine bu huyu nasıl faydalı hale getirebiliriz, onu düşünelim.
O sırada çocuklardan Zeynep parmak kaldırmış:
— Benim bir fikrim var! Madem susturamıyoruz, neden onu sabah çalar saatimiz gibi kullanmıyoruz?
Herkes bir an düşünmüş, sonra başını sallamış.
— Evet ya, neden olmasın!
O günden sonra Mırnav, köyün resmi sabah uyandırıcısı olmuş. Her sabah saat yedi olmadan önce Mırnav’ın sesi yankılanırmış. Çocuklar onun sesiyle uyanır, anneler kahvaltı hazırlar, babalar tarlaya hazırlanırmış. Hatta bazı çocuklar her sabah ahıra gidip Mırnav’a teşekkür edermiş:
— Sağ ol Mırnav! Sayende okula geç kalmadık!
Mırnav ise sevinçle kuyruk sallayıp anırırmış:
— Aaaaaanh!
Zamanla köylüler Mırnav’ın sesine alışmış, hatta özler olmuşlar. Yağmurlu bir sabah Mırnav sessiz kalınca herkes endişelenmiş. Meğer uykusu gelmişmiş sadece… Uyandığında köylüler hep birlikte onun anırmasını istemiş.
Ve böylece Mırnav, değişmeyen huyuyla köye neşe ve düzen getirmiş. Hiç kimse onu susturmaya çalışmamış, aksine onunla birlikte yaşamayı öğrenmişler.
Hikâyeden Çıkarılacak Ders
İnsanlar ya da hayvanlar doğuştan getirdikleri bazı huyları kolay kolay değiştiremezler. Ancak biz onları değiştirmek yerine, o huyu nasıl daha yararlı hale getirebiliriz diye düşünürsek hem kendimiz hem de çevremiz için daha mutlu bir ortam yaratabiliriz.